Hayatınızda en çok değer verdiğiniz insanı yitireceğinizi öğrendiğinizde ne yaparsınız? Üstelik o hain kelime onun ağzından bir çırpıda çıkıvermişse. Ne duyarsınız yüreğinizde? Onu engellemek ya da bu zamansız vedayı biraz olsun geciktirip onunla birkaç dakikayı daha beraber geçirebilmek için nelerinizi feda edersiniz?
Evet, onunla konuşmalı engel olmalıyım biliyorum. Ama nasıl başlamalıydı ardı arkası kesilmeyecek onlarca cümlenin başlangıcı, o ilk kelime. Sanki parmağınız bir kapının arasına sıkışmış, çıkaramıyorsunuz öylesine panik halindesiniz ve canınız yanıyor. Onu tek bir kelimeye sıkıştırmak zorunda kaldığınız oldu mu? Hele de o insan sizin için sayamayacağınız kadar çok şey ifade ediyorsa. O sizin en iyi dostunuzsa, size yeri geldiğinde hemen yanı başınızda bir dostun güvenini hissettiriyor, yeri geldiğinde onun yanında elini bile tutmadan sadece gözlerine bakarak bile aşkların en güzelini yaşamışsınız gibi bir hisse kapılıyorsanız ve bunlar daha önce bir arada hiç yaşamadığınız hislerse. Ne dersiniz ona?[ads]
Şu an sadece susmak geliyor elimden. Ben o hayranı olduğu satırların sahibi, bana duyduğu hayranlığı gözlerinden okuduğum, boynuma sarılmamak için kendini zor tuttuğunu bildiğim o insan karşısında sadece susuyorum. Gözlerim-den ona ne ne kadar muhtaç olduğumu, onsuz yapamayacağımı okumasını, gitmek zorunda olsa bile boynuma ilk ve son kez canımı yakarcasına sarılıp uzunca bir süre bırakmaması için dua ediyorum. Gözlerimde defalarca kez gördügünü, şimdi dudaklarımla söylemek istiyorum:
-Seni Seviyorum. Her şeyim! Seni her şeyden daha çok seviyorum.
Ama susmalıyım. Umuda kanat çırpışlarının, pişmanlığın bulanık sularında çırpınışları olmaması için içimden dua etmeliyim. Gülümseyebilmeliyim,
Güle güle, “Sevgi Kelebeğim” diyebilmeliyim. Mutlu son deyip kendimi kandırabilmeliyim.
14.11.2002
SEMİH TANRIVER