İt gibi yaşamak ya da Kurt gibi ölmek…

 Ve artık iki seçenek vardı.
İt gibi yaşamak, ya da Kurt gibi ölmek.
Anadolu yaylasını kasıp kavuran,
Tipi ve fırtınalı kış kan donduruyordu.
Kar her yıl olduğu gibi yağmış,
Anadolu yaylasının nedide güzelliği,
Bereketi ve cömertliğiyle beraber,
Çirkinliklerini, iğrençliklerinide kapatmıştı.
Avlanmak neredeyse imkansızlaşmış,
Açlıktan ölmek kaçınılmaz olmuştu.
Açlıktan ölen ceylan leşlerine tünemek,
Sırtlanların, Çaylakların, Kuzgunların,
Akbabaların ve kargaların işiydi.
Ucunda açlıktan ölmek bile olsa,
Kurtluğun töresinde leşe tünemek yoktu.
Ve artık iki seçenek vardı.
İt gibi yaşamak, ya da Kurt gibi ölmek.

Ya köylere veya şehirlere inilecek,
Bir kapının önüne
Yahut bir sürüye bekçi olunacak,
Sahibinin gel demesiyle gelinecek,
Git demesiyle gidilecek,
Yatıp yuvarlanıp, kuyruk sallayıp,
Şaklabanlık yapılacaktı karın tokluğuna
Ya da Anadolunun sert ve amansız kışında,
Şereflice Kurt gibi ölünecekti.
Yani iki seçenek vardı,
İt gibi yaşamak yada Kurt gibi ölmek.

Açlıktan karınları sırtlarına yapışmış olarak,
Taşlara sürtünen kurtlar şehre bakıyorlardı.
Şehrin karanlığını delen ışıklara dalmış, düşünüyorlardı.
Ayılar kıvırmayı iyi bildiklerinden,
Burunlarına takılan halkayla sokaklarda kıvırıyor,
Maymunlar sirklere doluşmuş,
İyi bildikleri şebeklikleri yapıyor,
Eşekler yine eşekliklerinde,
Atlar altından kalkılmaz yüklere katlanıyor,
Görünüşüyle kaleleri andıran filler,
Sirklerin, eğlencelerin vazgeçilmezi olmuş,
Kartallar çoktan özgürlüklerinden vazgeçip,
Bir avuç darıya kafesi kabullenmişti.
Amansız ve sert geçen kış,
Âleme çok şanş tanımıyordu.
Ve artık,iki seçenek kalmıştı
İt gibi yaşamak, yada kurt gibi ölmek.

Kendine kral denilen ve şimdi,
Karın tokluğuna kafeste kedi olmuş aslanın yokluğunda,
Çakallar dağların hakimiyetini ele geçirip,
Kendi krallıklarını ilan etme amacında,
Tilkiler kurnazlıkla bir pay kapabilme derdinde,
Sırtlanlar sinsice çakalların peşindeydiler.
Fakat bilmedikleri bir şey vardı.
“Kurtların olduğu yerde çakallar barınamaz.”
Kurtlar hâlâ Anadolu yaylasının,
Bağımsızlıklarından vaz geçmeyen tek varlıklarıydı.
Açlıktan karınları sırtlarına yapışmış
Soğuk iliklerine işliyordu.
Seçenekler belli idi.
İt gibi yaşamak ya da Kurt gibi ölmek.

Kurtlar konseyi toplanmıştı,
Bir karara varılmalıydı.
Ya it gibi yaşamaya razı olunacak,
Ya da Kurt gibi ölünecekti.
Ergenekondan çıkıştaki Börtecine şânı,
Ötügenin Bozkurt töresi,
Binlerce yıldır süregelen bağımsızlık,
Anadolu yaylasındaki özgürlük, hükümdarlık
Bir parça et ile buta değişilemezdi.
Yapılacak şey basitti, seçenek seçilmişti.
KURT GİBİ ÖLÜNECEK.
Ahmet Şahin POLAT

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.