Dört bir yanı kaplayan buhar perdesinin içinde,
Ayağım kaymadan ilerleyerek en nihayetinde,
Kapının yanında alıyorum soluğu.
Ama kapı ağır ve demirden.
Öylesine canlı ki sanki etten kemikten.
Kapı kapalı, var gücümle asılıp tokmağını,
Kendime doğru çekiyorum devasa kanadını.
Açılmasa da aralanıyor tastamam, az biraz,
Usulca uzatıyorum otuzlu yaşların kafasını,
Rahat bir soluk alıyorum.
♥
Ne olur ne olmaz sağlama almalıyım aralığı,
Bir gümüş tas koyuyorum kapının arasına,
Tas ayaklarımın arasında, ayaklarım eşikte durmalı,
Ki bu devasa kapı kapanmasın haksızca üstüme.
Burnum dışarıda gövdem içerde,
Sanki özgürlüğü soluyorum.
O canım cevher, adına hava denilen,
Doluyor ciğerlerime, daracık aradan bile.
♥
Eşiklere basmayın derdi babaannem.
Binalar insanlara, eşikler cinlere bahşedilmiş bu alemde.
Ama şimdi bilmezden gelerek öğrendiklerimi,
Afiyetle kulak ardı ediyordum, bu gizemli nasihatini.
Şimdi tek istediğim rahat nefes alabilmek,
Başka bir şeyde gözüm yok, ötesini istemiyorum.
♥
Kaçmakta mümkün değil buradan elbette,
Zaten benim istediğim kaçmak değil ki,
Ne arzuladığım bir öte diyar,
Nede bir yerlerde bıraktığım cennetim var.
Sadece çıkmak istiyorum.
Çıkmak da değil çıkabilmek.
Ben o ihtimali seviyorum, seçeneğin olmasını,
Kapının aralık kalmasını.
Durmuşum bir eşikte, ne bir adım geri ne ileri,
Uzatmışım kafamı dışarı, sırtımı dönmüşüm,
Cehennem sıcağına, mutlu mesut soluyorum.
♥
Ta ki bir ses duyana kadar.
“Kapatsana birader kapıyı, dondurdun hepimizi.
Hamam buz gibi oldu kardeşim.”
Erzurum
Ahmet Şahin POLAT